top of page
  • Yazarın fotoğrafıEbrar Elveren

Alfred Schutz ve Fenomenolojik Sosyoloji

Dünya içerisinde bireyler, hayatlarının kendileri tarafından kurulduğunu düşünmekle birlikte kişiler gerek sosyal hayattaki rolü ve konumu gerekse ebeveynlik rolleri ile bireysel hassasiyetler çerçevesinde bir yaşam içerisinde olduğunu zannetmektedir. Öyle ki bireyler çoğu zaman yaşamlarının gerçekliği hakkında bir sorgulamada bulunmadan yaşamaktadır. Çünkü sorgulama çoğu zaman bireyi krize sürüklemektedir. Bu krizin kitlesel bir şekilde yaşandığını varsayarsak krizler dünya içerisinde çok ciddi sonuçları da beraberinde getirmiştir ki tarih bunun en önemli mirasıdır. Fenomenoloji bu noktada gerçeklik ve gündelik hayat ilişkisi üzerinden bir anlayış biçimini bizlere sunmaktadır.



Fenomenoloji, dış dünyanın gerçekte var olduğu ve bu dünyanın duyularımızla, özellikle gözlerimizle algılanabilen kendine ait bir gerçekliğe sahip olduğu fikridir. Bu yaklaşıma göre bireyler duyu ve yorumlar aracılığıyla dünyayı yeniden inşa etmektedir. Öyle ki insanlar için aynı olan gerçek bir dünya olmamakla birlikte dünyanın varoluşu için insanların yorum ve dünyaya yüklediği anlamlar varlığını sürdürmeye devam etmelidir. Kısacası fenomenoloji insan bilinci ve insanların dünyayı yorumlama şeklinin incelenmesidir.


Bu açıdan fenomenolojiyi iki hususta değerlendirmek mümkündür:

-       Edmund Husserl: Kendisi anlam filozofu olmakla birlikte bilincin ne ve nasıl oluştuğu üzerinde durmaktadır.

-       Schutz ise bilinçli bir sosyal dünyanın nasıl inşa edilebileceği hususunda fenomenolojik bir duruş sergilemektedir.


 Alfred Schutz, toplumun öznelerarası bir niteliğe sahip olduğunu iddia ederek toplumun bir inşa olduğunu varsaymaktadır. Böylelikle toplum kendine has ve insanların üstünde bir şey olmamaktadır. Bu yaklaşıma göre toplum içerisinde insan davranışları yorumlanmakla birlikte toplumda çeşitli ortak duyu bilgileri bulunmaktadır Böylelikle gündelik hayat bilgisi ile yaşam içerisinde nasıl davranıp uyum sağlayacağımız teknik bilgi ve adetler, gelenekler üzerinden bizlere öğretilmektedir. Aynı şekilde tipleştirmeler ile bilgi stokları içerisinde inşa edilen bilgi ve deneyimler bulunmaktadır. Bu bilgi türleri toplumun devamlılığını sağlamakla birlikte bilgiler toplum içerisinde nasıl yorum yapıp konuşacağımızı belirleyen ortak bilgi stoklarıdır.


Schutz’a göre hayat uylaşma yani müzakere ile mümkün olmaktadır. Toplum içerisinde ortak yorumlara sahip olabilme dil ve semboller ile var olmaktadır. Böylelikle karşılıklılık ile diğerlerinin dünyayı bizim gibi görmesini sağlayan ortak kabuller var olmaktadır. Bu sebepten ötürü Schutz, “doxa” ve “episteme”s ayrımını reddetmektedir.


Schutz’a göre bireyler gündelik hayattan kaçabilmek için hayatı askıya almaktadır. Hayatı askıya alabilmek için de bireyler kendilerine alt sınırlı anlam dünyaları oluşturmaktadır. Bu alt dünyalara sanat, bilim ve felsefe, sinema, hobi ve dinler örnek olarak verilebilir.


Schutz’un fenomenolojik yaklaşımına dair bir diğer husus ise rutin ve krizlerdir. Rutin gündelik bir hayatın temeli olmakla birlikte krizler çıkmadıkça hayat bir alışkanlıktan ibarettir. Fakat alışkanlıklar ötesinde dünyanın gerçekliğine dair bir şüphenin var olması gerekmekle birlikte şüpheler üzerinde çok fazla durulmadan hayat yaşanmaktadır. Bu sebepten Schutz, gündelik hayat dışında bir gerçekliğin bulunmadığını belirtmektedir.  

 Sonuç olarak gündelik hayatı anlayabilmek için Schutz’a göre uzak ve soyut bilgiler ışığında bakmak yetmez, toplumun içerisine bizzat girilmelidir. Çünkü sosyal dünya aktif üyeler ile sürekli bir değişim içerisindedir. Bundan dolayı gündelik bilgiler sürekli değildir.


O halde yaşadığımız toplum görünenin ardında bizlere hangi tipleri sunmaktadır? Veyahut bizler hangi şüpheyi askıya almak için alt anlam dünyaları içerisinde kendimizi konumlandırıyoruz. En önemlisi de rutinlerin krizlere çevrildiği bir hayatın ardında hangi gerçeklikler yaşamaktadır?

 

Kaynakça

Şen, H. (2022) Çağdaş Sosyoloji Teorileri. (Ders notu). Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi

 

bottom of page