Henry David Thoreau: "Çoğunluğun devleti adalete dayanmaz"
- Admin
- 6 Ara 2024
- 2 dakikada okunur
“En iyi devlet en az yöneten devlettir."
Bu slogana katılmamak elde değil. Gerçekten de böyle bir şeyi sistematik bir şekilde hemen görmeyi arzuluyorum. Bu, deneyimlendiği takdirde şöyle bir sonucun ortaya çıkacağına inanıyorum: "En iyi devlet hiç yönetmeyen devlettir". Ve ancak insanlar hazır olduklarında böyle bir devlet biçimi mümkün olacak. Devlet en iyi ihtimalle belli bir amacı gerçekleştirmek için kullanılan bir araç olmaktan ibarettir; fakat genellikle devletlerin çoğu ve bazense tümü böyle işlemez. Paralı askerlerden oluşan bir orduya ciddi bir biçimde yapılan ve sürdürülmeyi hak eden çoğunluğun karşı çıkışları gelecekte sürekli bir yönetime de yönelebilir. Mevcut ordu yalnızca mevcut devletin bir ordusudur. İnsanların arzularını yerine getirmeleri için seçtiği yöneticiler halkla her ne kadar birlikte yaşasalar da yetkilerini kötüye kullanmaya ve saptırmaya eğilimlidir. Meksika savaşında tanık olunduğu üzere mevcut devleti bir araç olarak kullanmak birkaç kişinin işiydi; çünkü başlangıçta insanlar böyle bir kullanıma razı olmayabilirlerdi.

(…)
Nihayetinde güç insanların eline geçtiğinde çoğunluğun uzun bir zaman yönetimi elinde tutmasının asıl nedeni ne genelde haklı olmalarından ne de bunun azınlığa adil gelmesindendir. Bu, fiziksel olarak güçlü olmalarından kaynaklanır. Çoğunluğun her durumda yönetimde olduğu bir devlet, insanların anladığı şekilde bir adalete dayanamaz. Çoğunluğun gerçekten de doğruya ve yanlışa karar vermediği, vicdan üzerinden hareket eden -çoğunluğun yalnızca belli bir amacı gerçekleştirmek için araç olarak kullandığı ve bu şekilde mümkün olan meselelere karar verdiği- bir devlet olamaz mı? Vatandaş bir an için ya da biraz olsun vicdanını bir kenara bırakıp yasa koyucuya teslim olmalı mıdır? Öyleyse neden her insanın bir vicdanı vardır? Sanırım ilk önce insan, sonra da özneler olmamız gerekiyor. Doğruya olduğu kadar yasaya da saygı duymak arzu edilir bir şey değildir. Varsayma hakkımın bulunduğu tek zorunluluk, hep doğru olduğunu düşündüğüm şeyi yapmaktır. Bir kurumun vicdanının olmadığı yeterince dile getirilmiştir; fakat vicdanlı insanların bir araya geldiği bir kurum vicdanı olan bir kurumdur.
Yasa insanları hiçbir zaman daha adil yapmamıştır ve duydukları saygıyla birlikte ona hep uyum göstermeleri adaletten nasibini almayan failler yaratmıştır. Yasaya körü körüne uymanın yaygın ve doğal sonucu olarak tepelerden ve vadilerden mükemmel bir düzen içinde isteksizce, iradeleri ve vicdanları dışında savaşa yürüyen ve bu yüzden de bunu abartılı bir yürüyüş haline getiren ve bir kalp çarpıntısına neden olan askerleri, albayları, yüzbaşıları, onbaşıları, erleri, barut taşıyıcılarını ve çok daha fazlasını görebilirsiniz. Yaptıkları işin çok kötü olduğundan şüphe duymazlar; hepsi barışa eğilimlidir. Peki, onlar nedir? İnsan mı? Ya da gücü elinde bulunduran vicdansızların hizmetindeki küçük kaleler ve silah depoları mıdır? Askeri tersaneye gidip Amerikan hükümetinin (kara büyüyle) yetiştirdiği denizciyi görün; o bir insan gölgesidir; cenazeyi uğurlayanlarla birlikte diri diri silahların altına gömülmüştür.
(…)
Haksız yere insanları hapseden bir devletin çatısı altında, haklı bir insan için doğru yer de yine hapishanedir. Massachusetts' in daha özgür ve herhangi birine daha az bağlı olan ruhlara sunduğu en uygun yer hapishanedir.

Henry David Thoreau'nun Sivil İtaatsizlik (Say Yayınları) kitabından alınmıştır.
Comments