top of page

Novalis: “Her Şeyin İnsanca Bir Anlamı Vardı”

Yazarın fotoğrafı: AdminAdmin
Eski zamanlarda, insanların dört bir yana dağılmış kabileleri, sanki demirden bir yazgının dilsiz gücünün egemenliği altındaydı. Korku dolu ruhları, karanlık ve ağır zincirlerle sarılıydı. -Tanrıların mekânı ve insanların yurdu olan yeryüzü, sonsuzdu. Bu yeryüzünün gizemli yapısı, öncesiz zamanlardan bu yana durmaktaydı. Sabahın kızıl dağlarının üzeri, denizin kutsal kucağı ise her şeyi kıvılcımlandıran, canlı ışık olan güneşin mekânıydı.
Kutsanmış dünyayı yaşlı bir dev taşımaktaydı. Dağların altında toprak ananın ilk oğulları yatmaktaydılar. Bu oğullar, yeni ve görkemli tanrılar soyu ile onların akrabaları olan neşeli insanlara yönelik yıkıcı öfkeleri içersinde, acizdiler. Denizin koyu, yemyeşil derinliği, bir tanrıçanın kucağıydı. Billur mağaralarda zengin bir halk, neşe içersinde yaşamaktaydı. Nehirlerin, ağaçların, çiçeklerin ve hayvanların insanca bir anlamı bulunmaktaydı. Gençliğin göze görünen ateşiyle sunulan şarap, damağa daha bir tatlı gelmekteydi - üzüm salkımları arasında bir Tanrı- altın rengi, zengin buğday demetlerinin arasından yükselen, anaç ve sevgi dolu bir Tanrıça - aşkın, Tanrıçalarının en güzelinin tatlı hizmeti olan kutsal esrikliği - göğün çocuklarının ve yeryüzü sakinlerinin alacalı şenliği; yaşam, bir ilkbahar gibi, yüzyılların arasından süzülüp gitmekteydi. -Bütün soylar, çocuksu bir biçimde o narin ve alacalı alevi dünyanın en yüce varlığı diye kutsamaktaydılar. Tek bir düşünce vardı yalnızca, tek bir korkunç sanrı…

Novalis, Geceye Övgüler, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2006, s.9.


Resim: Lovell Birge Harrison (1854–1929), "Nocturne".

  • Instagram
  • X

© 2024 by heyula.blog

bottom of page