top of page
  • Yazarın fotoğrafıAdmin

Nâzım Hikmet Kimdir?

Mehmed Nâzım Ran (15 Ocak 1902 - 3 Haziran 1963) ya da bilinen adıyla Nâzım Hikmet; Türk şair, oyun yazarı, romancı, senarist, yönetmen ve anı yazarıdır. "Romantik komünist" ve "romantik devrimci" olarak tanımlanan Nâzım Hikmet, siyasî düşünceleri nedeniyle defalarca tutuklandı ve yetişkinlik hayatının büyük bir bölümünü hapiste ya da sürgünde geçirdi. Şiirleri 50'den fazla dile çevrildi.


Nâzım Hikmet 15 Ocak 1902'de, babasının Osmanlı memuru olarak görev yaptığı Selânik'te doğdu. Okul hayatına İstanbul'da başladı, Galatasaray Lisesi'ne devam etti Osmanlı Bahriye Mektebi'nden mezun oldu. Okul günleri, Birinci Dünya Savaşı başlayınca Hamidiye kruvazörüne deniz subayı olarak atandı. Ancak 1919'da ciddi şekilde hastalandı ve tam olarak iyileşemedi ve 1920'de deniz hizmetinden muaf tutuldu. 1921 yılında arkadaşları Vâlâ Nureddin (Vâ-Nû), Yusuf Ziya Ortaç ve Faruk Nafiz Çamlıbel ile birlikte Kurtuluş Savaşı'na katılmak üzere Anadolu'ya (İnebolu'ya) gitti. Oradan Vâlâ Nûreddin ile birlikte Ankara'ya yürüdü. Ankara'da Mustafa Kemal Paşa ile tanıştırıldılar ve Paşa iki arkadaştan İstanbul'daki ve başka yerlerdeki Türk gönüllüleri mücadelelerine katılmaya davet edecek ve onlara ilham verecek bir şiir yazmalarını istedi. Anadolu’da komünist görüşleri muhafazakâr yetkililer tarafından takdir edilmediğinden, her ikisi de 1917 Rus Devrimi'nin sonuçlarına tanıklık etmek üzere Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'ndeki Batum'a gitmeye karar verdiler. Temmuz 1922'de iki arkadaş Moskova'ya geçti ve Ran, 1920'lerin başında Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi'nde Ekonomi ve Sosyoloji okudu. Burada Vladimir Mayakovsky ve Vsevolod Meyerhold'un sanatsal deneylerinden ve Vladimir Lenin'in ideolojik vizyonundan etkilendi.


Nazım Hikmet, ilk şiirlerini hece ölçüsüyle yazmasına rağmen, anlayış olarak "hece şairleri"nden ayrılır. Şiir anlayışının gelişmesiyle birlikte hece vezninin kalıplarını sınırlayıcı bulup yeni biçimler aramaya koyuldu. Fütürizmi savunan genç Sovyet şairlerinden etkilendi. Türkiye'ye döndüğünde yenilikçi şiirler, oyunlar ve film senaryoları üreterek Türk avangardının karizmatik öncüsü haline geldi. 1922'den itibaren serbest nazımla yazmaya başladı. Edebiyatçılar tarafından Federico García Lorca, Louis Aragon, Vladimir Mayakovsky, Faiz Ahmed Faiz ve Pablo Neruda gibi isimlerle karşılaştırıldı. Ran'ın eserleri bu şairlerle benzerlikler taşısa ve onlara yer yer biçim ve üslup borçlu olsa da ikonoklazm ve lirizm, ideoloji ve şiirsel diksiyon arasında kurduğu sentez açısından edebî kişiliği benzersizdir. Şiirlerinin birçoğu Türk besteci Zülfü Livaneli ve Cem Karaca tarafından müziğe uyarlanmıştır. Eserlerinin bir kısmı Yiannis Ritsos tarafından Yunancaya çevrilmiş ve bazı çeviriler Yunan besteciler Manos Loizos ve Thanos Mikroutsikos tarafından düzenlenmiştir. Siyasî görüşleri nedeniyle eserleri 1938'den 1965'e kadar Türkiye'de yasaklanmıştır.


Nâzım 1940'larda hapse atılmış ve bu, dünya çapında bir olay haline gelmiştir. Aralarında Pablo Picasso, Paul Robeson ve Jean-Paul Sartre'ın da bulunduğu bir komite 1949'da Nâzım'ın serbest bırakılması için kampanya yürüttü. Nâzım Hikmet 8 Nisan 1950'de, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin yaklaşan genel seçimler nedeniyle kapanmadan önce af yasasını gündemine almamasını protesto etmek için açlık grevine başladı. Nâzım'ın açlık grevi ülke çapında heyecan yarattı. Dilekçeler imzalandı ve onun adını taşıyan bir dergi çıkarıldı. Annesi Celile 9 Mayıs'ta açlık grevine başladı, onu ertesi gün ünlü Türk şairleri Orhan Veli, Melih Cevdet ve Oktay Rıfat izledi. Grev, 14 Mayıs'ta yapılan 1950 Türkiye genel seçimlerinden sonra oluşan yeni siyasî durum ışığında, beş gün sonra, 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı'nda, yeni hükümet tarafından çıkarılan bir genel af yasasıyla nihayet serbest bırakıldığında sona erdi. 22 Kasım 1950'de Dünya Barış Konseyi, Nâzım'ın Pablo Picasso, Paul Robeson, Wanda Jakubowska ve Pablo Neruda ile birlikte Uluslararası Barış Ödülü'nün sahipleri arasında olduğunu açıkladı.



Nâzım daha sonra siyasî nedenlerle Türkiye'den bir gemiyle Karadeniz üzerinden Romanya'ya kaçtı ve oradan da Sovyetler Birliği'ne geçti. Sovyet bloğu Türk azınlığı sadece komünist Bulgaristan'da tanıdığı için, şairin kitapları bu ülkede hem Türkçe orijinalleriyle hem de Bulgarca çevirileriyle basılmıştır. Bulgaristan'daki komünist yetkililer onu Türkçe ve Bulgarca yayınlarda 'özgürlük ve barış şairi' olarak andılar. Komünist görüşleri nedeniyle Soğuk Savaş döneminde Türkiye tarafından on yıllarca takibata uğrayan Nâzım, 3 Haziran 1963 günü sabah saat 6.30'da Moskova'da, Peredelkino'daki yazlığının kapısında sabah gazetesini alırken geçirdiği kalp krizi sonucu çok sevdiği vatanından uzakta hayata veda etti. Moskova'daki Novodeviçi Mezarlığı'na defnedildi; mezarı halen Türkler ve dünyanın dört bir yanından gelenler için bir ziyaret yeri. Hiçbir zaman yerine getirilmeyen son arzusu, Anadolu'da herhangi bir köy mezarlığında bir çınar ağacının altına gömülmekti. Türkiye vatandaşlığı 1959'da iptal edildi ve 2009'da iade edildi.

bottom of page