top of page
  • Yazarın fotoğrafıEbrar Elveren

Sosyolojide yöntem savaşları ve Weber’in anlamacı sosyolojisi

Alman Tarihçi Okulu

Alman Tarihçi Okulu'nun oluşumunda belirli faktörler yer almaktadır. Bunun başında 1815'te meydana gelen Napolyon Savaşları gelmektedir. Savaşın sona ermesiyle birlikte imzalanan barış anlaşmaları, Almanya'nın farklı düşüncelere yöneldiği bir dönemi başlatmıştır. Okulun oluşmasında etkili bir diğer durum ise İngiltere ile iktisadî bakış açılarının farklılığıdır. Dönemin Alman iktisatçıları, İngiltere'deki iktisadî düşüncenin sadece İngiltere'yi hedeflediğini düşünmekteydi. Bu nedenle, farklı bir iktisadî anlayışın gelişmesi kaçınılmazdı. Almanya'da 19. yüzyılın ilk yarısında, sanayileşmenin doğurduğu sorunlara çözüm arayan romantik bir akım ortaya çıkmıştır. Alman Tarihçi Okulu'nun başlıca kaynağı ve rehberi de bu romantik akım olmuştur. Romantik Okul, klasik iktisat düşüncesine karşı bir tavır sergilemiştir. Bu nedenle, Müller gibi bu okulun temsilcileri, Smith'in öne sürdüğü liberal sistem fikrine karşı çıkarak millî ekonomi teorisini geliştirmişlerdir.

Alman Tarihçi Okulu'na göre, değerler normal kurumların içinde yer alır. Örneğin aile, eğitim sistemi, hukuk sistemi gibi kurumlar, bu değerlerin gömülü olduğu yerlerdir. Kurumların temel kaynağı da değerlerdir. Bu nedenle kültürün değişmesi zor ve zaman alıcı bir süreçtir. Tarihçi Okulu'nun kurumsal etkisi Commons tarafından şu şekilde ifade edilmiştir:


"19. yüzyıl boyunca, Almanya'da tarihçi okul, diğer okulların akıl yürütme yöntemlerini reddetmiş ve iktisada tarihsel araştırma yöntemini sokmuştur. Bu okul, mevcut üretim ve pazarlama sistemini, geçmişin değişen şartları ile günümüze sunulan bir değişim olarak açıklamıştır."

Alman Tarihçi Okulu, ekonomiyi farklı bir şekilde açıklamış ve klasik iktisatçıların liberal teorilerini yanlış bulmuştur. Bu nedenle, ekonominin yeniden şekillenmesi için sosyolojik, etik ve tarihsel araştırmalara vurgu yapmışlardır. Alman okuluna göre, ekonomi, her ülkenin koşullarında tümevarım yöntemiyle belirlenmelidir. Klasik iktisatçıların savunduğu liberalizm teorileri İngiltere koşulları için geçerli olsa da Alman Tarihçi Okulu, her ülkenin kendine özgü millî iktisadı olduğunu belirtmiştir. Bu noktada, homo-economicus karşıtlığı belirgindir. Klasik iktisatçıların evrensel ekonomik varsayımları, Alman Tarihçi Okulu'na göre her ülke için geçerli değildir. Alman Tarihçi Okulu'nun kurucularından olan Schomeller'e göre, ekonomik davranışlar kültürel bir ulusa özgüdür, evrensel değildir. Ahlâkî bir yaklaşımı esas alan bu okula göre, insan davranışının kaynakları arasında çıkar düşüncesi dışında da faktörler bulunmaktadır. Bu faktörlerin başında değerler, ahlâkî normlar, gelenekler ve yasalar gelir. Bu normlara uyulduğu sürece millî değerler ve bilinç yaşamını sürdürür. Ancak bireycilik akımının etkisiyle yayılan bireycilik ve değerler, millî bilincin zayıflamasına neden olmaktadır. Bu nedenle, adalete ve reforma önem veren kesim, neoklasik ve klasik iktisatçılara karşı çıkmıştır.


Alman Tarihçi Okulu'na göre, ahlâk ve değerler, millî ekonominin tarihsel araştırmalarında önemli bir rol oynamaktadır. Ekonomi biliminin kaynağı olarak politika ve felsefe kabul edilir ve bu nedenle tarih ile teori birbirinden ayrılmaz, aksine bir arada ele alınır.

                               

Avusturya Marjinalist Okul

Avusturya İktisat Okulu, 19. yüzyılın son çeyreğinde ortaya çıkan bir iktisadî düşüncedir. Carl Menger, Eygen von Böhm-Bawerk, Friedrich von Wieser, Ludwig von Mises ve Hayek, okulun başlıca kurucu temsilcileridir. Özellikle Menger'in Politik İktisadın Temelleri adlı kitabı, Avusturya İktisat Okulu ve marjinalist devrimin doğuşu olarak kabul edilmektedir. Okulun metodolojik ilkeleri şu şekildedir:


  • Metodolojik bireycilik

  • Aksiyoloji

  • Metodolojik subjektivizm

  • Marjinalizm

  • Kendiliğinden oluşan düzen

  • Apriorizm


Avusturya İktisat Okulu mensupları genel olarak bireycilik düşüncesini kabul etmekle birlikte, bu düşünce en önemli ilkelerinin başında gelir. Sosyal bilim ve sosyal yaşamın temel unsuru bireyin refahı, mutluluğu ve özgürlüğüdür. Metodolojik subjektivizm ve buna bağlı olarak marjinalizm, bu okulun en önemli ilkelerindendir. Bu teoriye katkıda bulunan Menger'e göre, mal ve hizmetlerin herhangi bir ölçülebilir objektif değeri yoktur; hizmetin değerini belirleyen şey, tatmin düzeyidir ki bu subjektif bir kavramdır. Subjektiflik, tüketiciden tüketiciye farklılık gösterebilir ve aynı tüketicinin aynı maldan aldığı tatmin, mekân ve zamana bağlı olarak değişebilir. İnsanlar tüketimlerini artırdıkça, tatmin düzeyi azalır ve ihtiyacın şiddeti azalır.


Marjinalist Okulun temsilcisi Menger'in bakış açısına göre, metodolojik subjektivizm bireycilik anlayışının temelini oluşturur. Bireyler, kendi amaçları doğrultusunda faaliyetlerde bulunur ve belirli sonuçlara ulaşırlar. Menger, iktisadî faaliyetleri ele alırken neden-sonuç ilişkisi bağlamında inceler. Ayrıca, Menger'in iktisat bilimine yaptığı bir diğer katkı, değer teorisidir. Ona göre, malların veya mal miktarının ihtiyaç tatminindeki önemi, tatmin seviyesine dayanır.


Marjinalist okulun ana ilkeleri şu şekildedir:

  • İktisadi sorunların temelinde psikolojik faktörlerin olduğu savunulmuştur.

  • Marjinal-fayda analizi geliştirilmiştir.

  • Soyut ve tümdengelim yöntemi benimsenmiştir.

  • Subjektif değer teorisi esas alınmıştır.

  • Bireylerin rasyonel bir değer anlayışına sahip olmaları gerektiği savunulmuştur.

  • Devlet müdahalesinin minimum düzeyde olması gerektiği savunulmuştur.

 

Yüzyılın Savaşı Analizi

Literatürde “Yüzyılın Savaşı” olarak nitelendirilen metodolojik tartışmalar, birçok iktisatçının çalışmalarında yer almakta olup bu savaşın ana kahramanları Gustav Schomeller ve Carl Menger'dir. Savaşın esas konuları, “İnsan faaliyetinin bilimi ve yöntemi” üzerinden sosyal bilimleri tarihsel-toplumsal bilim ilişkisine dayandırılan bir tartışmadır. Ayrıca, iktisat biliminin hangi sınırlar üzerinden geçtiği, iktisadın metodu ve konumu da ana konular arasında yer almaktadır.


1800'lerin son çeyreğinden başlayıp 1900'lerin başına kadar devam eden bu tartışmada, Alman tarihselcilik okullarından biri olan Heidegger Okulunun ortaya çıkması dikkat çekicidir. Windelband'un yaptığı bir ayrım, bilimlerin nomotetik ve idiografik birimler olmak üzere ikiye ayrıldığını belirtir. Nomotetik bilimler yasa koyucu bilimlerdir, idiografik bilimler ise çizimli tasvir anlamına gelir. Windelband, doğa bilimlerinin yasa koyucu bilimler olduğunu, toplum dünyasının ise kaotik ve öngörülemez olduğunu belirtir. İdiyografik bilimler, tekrarlanabilir olmayan olayları ele alır ve empati ilkesiyle yaklaşım geliştirir.


Schomeller ve Menger, iktisadî fenomenlerin doğası üzerine tartışırken farklı yaklaşımlar benimsemişlerdir. Menger, tümdengelimci bir yaklaşımı benimseyerek bireyi ön plana çıkararak iktisadî olayları liberal bakış açısıyla yorumlamıştır. Schomeller ise tümevarımcı bir yaklaşımı tercih ederek iktisadî faaliyetleri bütünsel bir bakış açısıyla ele almıştır.


Schomeller ile Menger'in iktisadî kanunlar konusundaki tartışmaları da önemlidir. Menger, tümdengelimci bir yaklaşımla elde edilen iktisadî kanunların evrensel olduğunu savunurken, Schomeller istatistik ve tarihsel verilere dayanarak her milletin kendine özgü iktisadî kanunlara sahip olduğunu öne sürmüştür.

Tasnif yöntemlerine bakıldığında, bu tartışmanın dışsal ve içsel faktörlerden etkilendiği görülür. Dışsal faktörler arasında modern hayat tarzının sorgulanması ve bilimin sorgulanması yer alırken, içsel faktörler arasında ise makro iktisatın yeri ve rasyonellik hakkındaki görüşler önemlidir. İçsel faktörler, metodoloji tartışmalarının temelini oluşturur ve iktisadî bilimde yaşanan bunalımlar, istatistiksel ve matematiksel tekniklerin tartışılması gibi konuları içerir.


Son olarak, Tarihsel İktisat Okulu'nun empirik ve tümevarımsal bir yöntem anlayışını benimsediği, Teorik İktisat Okulu'nun ise aksiyomatik ve tümdengelim bir yöntem anlayışı gösterdiği belirtilir. Mengel, teorik varsayımlar ile ampirik gözlemler arasındaki farka dikkat çeker ve rasyonel saf ekonomik faaliyetlerin kurulması gerektiğini savunur.

 

Weber’in Anlamacı Sosyolojisi

“Verstehen” kelimesi Almanca’da "anlamak" anlamına gelmektedir. Weber, teorik çerçeve ile arasına bir mesafe koyarak bireylik kavrayışını reddetmiştir. Burada Weber, evrensel bir sosyoloji yapma amacındadır; bundan ötürü uluslar veya bireyler üstü gibi kendiliklerin birey olduğunu kabul etmez. Ona göre, evrensel bir sosyoloji anlayışını sürdürebilmek ancak nedensellik ile mümkün olabilir. Weberyan metodun en önemli özelliği de nedenselliktir. Nedenlerle ilgili olarak, tarih ağırlıklı çalışmalara önem vermiştir. Tarihi ve sosyolojiyi birbirinden tamamen ayırmaya çalışmadan, kendine özgü bir çalışma sistemi yürütmüştür. Ayrıca, Weber, kültür dünyasına kendine has bir nedensellik arayışı sokarak anlam ile neden arasında bir ilişki yakalayıp bir çerçeve oluşturmaya çalışır.


Bireysel eylemi başa koyarak bireylik fikrini kendi fikirlerinden net bir şekilde ayırır. Weber, sosyal bilimlerde nedensellik ile yapılan açıklamaların, doğa bilimlerindeki açıklamalar kadar bilimsel olduğuna inanıyordu. Ona göre “Verstehen”, sadece bir metod olmamakla birlikte sosyal bilimlerin elde ettikleri verileri bizlere sunmanın bir yoludur. Weber’in “Verstehen” hakkındaki düşünceleri, Alman tarihçilerinin hermeneutik düşünce yapısından kaynaklanıyordu. Hermeneutik kavramı, metinlerin kişisel bir yaklaşımla anlaşılması ve yorumlanmasıdır. Amaç yazarın düşüncesini anlamak ve metnin yapısını açığa çıkabilmektir. Weber’e göre, “Verstehen” sosyal bir fenomen veya bir metin için bir duygu beslemekten öte, sistematik ve özenli bir araştırmayı içerir. Weber, nesnel bir anlam varsayımını reddetmekle birlikte anlamların yorumlanmasını ve anlaşılmasını kişinin özel düşünceleri ile ilgili bir konu olarak sınırlamak istemektedir.


Ayrıca, Weber, toplumsal davranış kalıplarını anlayabilmek için genel kavramlardan hareket etmeyerek bireyleri öznel bir bakış açısıyla düşünerek bir anlam ortaya atılması gerektiğini düşünmektedir. Yani sosyoloji Weber'e göre anlayıcı olmalıdır. Ona göre anlama, nedensel çözümlemelerden önce gelir. Çünkü bir durumu açıklayabilmek için öncelikle onu anlamak gerekmektedir. Kişi, insan davranışını anladığı zaman arka yüzündeki niyetini anlayabilmekte ve ilişkiyi anlayarak açıklama getirebilmektedir. Fakat Weber, anlamaya sınırlar koymakla birlikte, sadece ona güvenmenin sorunlar getireceğini de açıklamıştır. Ona göre, anlamacı yaklaşım üzerinden oluşturulan bilginin geçerli olabilmesi için deneylerle denetlenmesi gerekmektedir. Kültüre ayrı bir anlam yükleyerek, toplumdaki gerçekliği bir kültürün gerçekliği olarak esas almıştır. Weber, her bir toplumun kendine özgü değerlerinin ve inanç sistemlerinin olduğuna ve bu sistem ve değerlerin toplumda nasıl yaşandığının anlama yöntemi ile ele alınabileceğine odaklanmıştır.


Bu bağlamda, dinî, ekonomik, siyasî ya da başka bir olgu nedensellik ile açıklandığında bazı boşluklar olacaktır; bunlar, nedenselliğin yakalayamayacağı durumlardan bazılarıdır. Kısacası, Weber, özgün bir tavır ile bu iki yöntem kavgası içinde bir sentez yapmıştır.


Kaynakça



Ardıç, N. (2003). İbn Haldun ve Weber'de Bilgi ve Bilim Sorunu. Divan İlmi Araştırmalar Dergisi, 139-167.

Basılgan, Y. D. (tarih yok). Alman Tarihçi Okulu'nun Joseph Aloıs Schumpeter Üzerine Etkisi. Gümüşhane Üniversitesi İktisadi ve İdari Bİlimler Fakültesi.

Çoşkun Can Aktan, M. Y. (2018). AVUSTURYA İKTİSAT OKULU: Menger’den Mises’e; Hayek’den Kirzner’e…. HUKUK VE İKTİSAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ.

Ermiş, F. (2003). İktisatta Teorinin İmkanı: C. Menger ile G. Schomeller Arasındaki Metodoloji Tartışması. Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

Hira, İ. (tarih yok). Max Weber'in Yöntem Anlayışı.

Kabaş, D. Ö. (2020). TÜRK TOPLUMU PERSPEKTİFİNDEN ALMAN TARİHÇİ OKULU İLE. Türk İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 79-90.

Öğütle, V. S. (tarih yok). Sosyal Bilimlerde Yöntem Tartışmaları --5. HAFTA--Schmoller ve Menger; Methodenstreit. Muğla.

Pehlivanoğlu, D. D. (2019). İktisat Biliminde Yöntem Tartışması: Carl Menger ve Gustav Schmoller . SİYASET, EKONOMİ ve YÖNETİM ARAŞTIRMALARI DERGİSİ.

Sarıçoban, K. (2012). Avusturya İktisat Okulu Temsilcileri ve Metodolojik Etkileri. Hukuk ve İktisat Araştırmaları Dergisi.

Türkkan, Z. (2012). Sosyal Bilim Paradigmaları Bağlamında Max Weber'in Metodolojisi. Süleyman Demiral Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi.


bottom of page