top of page
  • Yazarın fotoğrafıŞule Aksoy

Tolstoy: “Eserlerimin çoğu ahlâklılığa ve insanların doğal haklarına odaklandı”

Küçük yaşlarda sanatla ilgilenmenize sebep olan şeyler nelerdi?

Zengin bir Rus ailede dünyaya gelmiş olmama rağmen yaşama zor bir başlangıç yaptım. Bu bana ilham verdi ve daha sonra da hayatım boyunca yazmaya itti. 28 Ağustos 1828’de dünyaya geldim ve yaşamımın ilk yıllarını “Yasnaya Polayana” adı verilen bir malikânede geçirdim. İki yaşına geldiğimde beşinci çocuğuna doğum yapan annemi kaybettim. 1837’de yani ben daha 9 yaşındayken bu kez de babamı kaybettim.

Çok zeki bir çocuk sayılmazdım ama 3 yıl Kazan Üniversitesinde okudum. Zengin bir mülk sahibi olarak yaşamayı istemediğimi anladım. Bunun yerine 1851’de Rus ordusunda muvazzaf abime katılma kararı aldım. Çocukluğumdaki olayları anlatan ilk kitabımı bu vahşi zamanda yazdım.

 

Sanatçı olarak yetişmenizde üstatların hangi yönlerini model aldınız?

Gerçekten yazı hususunda bana bir şeyler öğretecek hiçbir akıl hocam olamadı. Benim tek resmi eğitimim Kazan Üniversitesinde geçirdiğim üç yıl oldu. Yazı işine girdim çünkü söyleyecek şeylerim vardı. Tüm hayatım boyunca sorunlarla karşılaştım ve bunları yazıya dökmeye karar verdim. Yakınlarım yazıya karşı nasıl bir tutkum olduğunu bilirler. Düşüncelerimi birileriyle paylaşma arzumdan başka beni kamçılayan gerçekten hiçbir şey yoktu. Kendi kendime öğretmeyi gerçekten seviyorum. Bu yolda daha çok şey yapılmalı. İnsanlar kendilerinde bulunan bilgi birikimiyle ciddi anlamda bir şeyler başarabilecekken her zaman birilerinin onlara bir şeyleri nasıl yapacaklarını göstermelerini isterler. Sanat bir el becerisi değil, yazarın tecrübe ettiği duyguları aktarmasıdır.

 

Siz işin içine girdiğinizde sanat dünyası ne durumdaydı?

Yazıda sanat dünyası üzerinde fazla durulmaz. İyi arkadaşlarımdan biri olan Anton Çehov da başlıca Rus yazarlardan biriydi. O oyunları ve dramatik çalışmalarıyla daha çok tanınan biri olmasına rağmen biz bir arkadaşlık geliştirdik ve sık sık yazı üzerine tartıştık. Daha sonraki yaşamımda benim kitaplarım daha popüler olamaya başladı. Hatta bir noktada çocuk kitapları bile yazmaya başladım. Yazı stilim gibi ahlâkî değerlerim de değişti.

 

Dönemin başlıca kültürel, ekonomik ve siyasî durumları bir yazar olarak çalışmalarınızı hangi yönde etkiledi?

Benim siyasî sistemim o kadar da muhteşem değildi. Aynı dertlere sahip diğer sanatçılarla yetiştiğimiz için aramızda ortak bir bağ oluştu. Sıklıkla senfoniler yazan Dimitri Şostakoviç başımıza bela olan komünist baskı ve Stalinci rejimi anlatan senfoniler yazdı. Bir yazar olarak benim kazancım aslında oldukça makuldü. Hiçbir zaman bir şeyler için cebelleşmiyor aileme yetecek kadar kazanıyordum. Eşim Sophia ve kızım Alexandra benim için çok önemliydi. Onları gözetmek için her zaman elimden geleni yapıyordum.

 

Yazıdaki başlıca yöntemleriniz ve becerileriniz nelerdi?

Tüm hayatım boyunca birçok kitap yazdım. Çalışmalarımdan 35 tanesi diğerlerinden daha ünlü oldu. Eserlerimin çoğu içinde farklı üsluplar barındıran savaş, aşk ve nefretin farklı yönleri üzerine.

Romanlarımın en büyük ve en ünlü olanlarından biri Savaş ve Barış. Kitabı 1869’da yazdım. Güzel detaylara ve iyi imgelemlere sahip olduğu iddia edilir. Aslında daha iyisini yazabilirdim çünkü geçmişimde bir savaş tecrübesi var.

 

Yaşamınızda ve sanatınızda dönüm noktası olabilecek anahtar fırsatlar nelerdi?

1860’ların sonlarında ruhsal bir kriz dönemi atlattım. Bunun sebebi muhtemelen birçok yakınımı kaybetmem ve büyümek zorunda kalmamdı. Bu dönem boyunca eski dinimi ve düşüncelerimi sorguladım. Genel olarak hayatın anlamı üzerine fazlaca şüphelerim vardı. Rus Ortodoksisinden çekildim ve esasen Yeni Ahit’e ve Dağ Vaazı’na dayanan yeni bir din denemeye başladım. Bu din mantığa, sağduyuya ve baba, oğul, kutsal ruh ile şahsî ölümsüzlük vaadi gibi öğretilere odaklanıyordu. Bu yeni din hayat konusundaki fikirlerimi değiştirmekle kalmadı aynı zamanda yazı stilimi de etkiledi.

Sorgulamadan sonraki en önemli eserim İvan İlyiç’in Ölümü oldu. Bu eserle mutluluğun kişinin içindeki doğru iletişimin sonucu olduğunu iletmeyi denedim. Eserlerimin büyük çoğunluğu ahlâklılığın temeline ve insanların doğal haklarına odaklandı. Kendi dinimi yazdım ve bir de çocuk kitaplarını.

 

Başarılı olmak için ne gibi şahsî tercihleriniz oldu?

Başarılı olmak için birçok sebebim var. Benim detaylı savaş birikimim veya ahlâk konusundaki düşüncelerim buna örnek olabilir. Ben sizi eğlendirmek ve aydınlatmak için edebiyat mirasını terk etmiş mühim bir yazarım.

Sadece çok miktardaki kitaplarım sayesinde değil insan hisleriyle etkileşim içinde olma ve bunu okuyucu için gerçek hâle getirme kabiliyetim sayesinde ünlü bir yazar olduğumu düşünüyorum. Yaşamım boyunca yazarken gündelik girişimlerim ve şahsî aksiyonlarıma başvurdum. Galiba beni edebiyat tarihinde büyük yazarlardan biri olarak ayrı tutan budur.

 

Sanatçı olabilmek için başa çıkmak zorunda kaldığınız zorluklar ya da engeller nelerdi?

Annemi beşinci çocuğuna doğum yaparken kaybettiğimde ben daha iki yaşındaydım. 1837’de 9 yaşındayken de babam öldü. Rus ordusuna katıldım ve bu hiç de kolay bir iş değildi. Bunlar benim gelecekteki yazılarımın ilham kaynağı oldular.

1860’ların sonlarında ruhsal bir kriz dönemi atlattım. Eski dinimi sorguladım ve yeni bir inanca döndüm. Bununla birlikte yazılarım da değişti. Daha çok fikirler ve insanlığın gayeleri üzerine odaklanmaya başladım ve bu noktadan sonra çocuk kitaplarım yayımlandı.

 

Hem bir yazar hem de bir insan olarak ne gibi kısıtlamalarla karşılaştınız?

Şahsî kısıtlamalar bana asla problem çıkarmadı. “Mutlu olmak istiyorsan, ol”. Daha sonraki yıllarda yazdığım yazılarımda yaşamla ilgili meselelere eğildiğimde bunlar da beni pek durdurmadı. Bir yazar olarak küçük yeteneklerimle insanlığı geliştirmeyi deneyerek çok sıkı çalışıyordum. “Ve tüm insanlar yaşar, ancak kendilerine duydukları sevgiyle değil başkalarının içlerinde onlara duydukları sevgiyle”. Benim vermek istediğim mesaj bu.

Kısıtlamaları dış dünyada değerlendirdiğimizde, hayat Rusya’da gerçekten zordu. Yazımdaki değişim olmadan çok fazla insan çalışmalarımı okumuyordu. Ama hayat gittikçe daha iyi olmaya başladı ve ben dönemimin ünlülerinden biri hâline geldim. Bana karşı çok fazla bir kısıtlama yoktu, olanları da görmezden gelmek için elimden geleni yaptım.

 

Bir yazar olarak hayatınızı en iyi şekilde tanımlayacak kişisel hikâyeler hangileridir?

Hayatımdaki en önemli deneyimlerin askeriyede geçirdiğim zamanlar olduğuna inanıyorum. Tecrübelerimi savaş üzerine birçok kitap yazmak için kullandım ve bunların bana sağladığının ötesinde bir başka deneyimin bu kadar büyüleyici ayrıntılar sağlayabileceğini de düşünmüyorum. Epik romanım olan Savaş ve Barış kendi savaş perspektifimin olağanüstü bir örneğidir. Düşüncelerim ve kitaptaki detaylar aynı şeyleri yaşamayan yazarların asla taklit edemeyeceği bir gerçekçilik sağladı. Savaş ve Barış Napolyon’un Avrupa’yı fethindeki Rusya korkusunu anlatan hikâyedir. Daha çok Rusya’da soylu bir aile olan Rostovlar’ın izini sürer.

Kitap boyunca karakterleri, zaman ve mekânı tanımlamak için dışavurumsal kelimeler ve detaylar kullandım. Benim tanımlayıcı doğamı gösteren bir örnek Savaş ve Barış’ın üçüncü cildinin birinci kısmının altıncı bölümünde bulunabilir. Balaşev adında bir adamı şöyle tanımladım: “saçları daha yeni taranmış ama bir tutam kıvrım açık alnının ortasına bırakılıvermişti. Tombul beyaz boynu keskin bir biçimde üniformasının siyah yakasına karşı koyuyordu”. Bir erkek kolonyasının kokusunu betimleme boyutuna vardığıma inanıyorum. Hiç şüphe yok ki ben bir betimleme şampiyonuyum. Bunu bir gerçeklik hissi sağlaması ve okuyucunun ilgisini kitap bitene kadar diri tutmak için yapıyorum.

Umarım bu röportaj size edebiyat tarihindeki ilk beş yazardan biri olarak benim işimi ve yaşantımı daha iyi anlamanızda yardımcı olmuştur.



bottom of page